İsrail Devleti Filistin topraklarını bombalıyor ayırt etmeksizin…
Tüm dünyanın gözü önünde her gün başka bir görüntü düşüyor telefon ekranlarımıza.
Sosyal medya da yeni hashtagler ile Filistin’de yaşananlara dikkat çekilmek isteniyor.
Ünlüler Filistin direnişi ile özdeşen puşiler ile davetlere katılıyorlar. İsrail’in katliama son vermesini istiyorlar.
Ama İsrail bildiğini okumaya devam ediyor.
İsrail Yahudilerin Hamursuz Bayramı’nın sonunda söylediği Had Gadia şarkısını hayata geçiriyor. Şarkı kuzunun nasıl kurda dönüştüğünü anlatır.
Soykırım yaşayan bir halktan, soykırımcı bir halka geçiş…
Tarihte eşi benzeri görülmeyen bir soykırım yaşayan Yahudi halkı, bugün İsrail Devleti’nin yaptığı soykırıma karşı çıkmaması ve Filistinlilerin soykırıma tabii tutulmasını onaylaması bir devran döngüsü değil.
1930’larda başlayan Nazi uygulamalarına Almanlar savaştan sonra “ Bizim, olanlardan haberimiz yoktu.” ,”Toplama kamplarında neler yaşandığını bilmiyorduk.” söylemi üzerine kurdu.
Yaşanan tüm kötü olaylar katledilen beş milyon insan hep bu Almanlardan uzak yerlerde ve bilgileri dışında öldürülmüştü.
Naziler katliamlarını yaparken sadece söylenti dolanıyordu dünyada.
Çünkü anlatılanlar olasılık dışı olarak görüldü, ta ki 29 Nisan 1945’de müttefik askerlerinin Dachua toplama kampını ele geçirene kadar.
Ve o ölüm kampının kapısı açıldığında, söylentilerin o anlatılan karabasanların, yaşananların fragmanı bile olmadığı anlaşıldı.
Ve Yahudiler, bu soykırımdan sağ kalanlar, kendi halkları için tarihi bir misyonu olan Filistin topraklarına gittiler.
Bir soykırımdan çıkmış neredeyse geriye kalan her Yahudi’nin ailesinde kayıp ve acı var iken kurulan Yahudi devleti barış getirmemişti kutsal topraklara.
O kutsal topraklara kendisi ile beraber maruz kaldığı soykırım kültürünü de getirmişti. Uzun erimli bir soykırım planı idi.
Hitler’den öğrenmişlerdi öğreneceklerini.
Ve her gün önümüze fotoğraflar düşerken, görüntüler 2. Dünya Savaşı’ndaki holokosttan mı yoksa bugünden mi ayırt edemiyorduk.
Yıkılmış bir kentin ortasında elleri arkalarından kelepçeli çıplak insanlar. Açlıktan ölen çocuklar. Kafileler halinde daha güvenli bir bölgeye gitmeye çalışan insanlar.
Nereye giderlerse gitsinler ölümü yaşayanlar.
Devletler ve büyük ceo’lu şirketler, bir taraftan katliamcı İsrail devletini desteklemeye devam ederken, bir taraftan da yaptıkları açıklamalarda ne kadar demokratik ve kurallara uygun hareket ettiklerini belirtiyorlar.
Oysa o kurallar Filistinli çocuklarının açlıktan ölmesini engellemiyor. İsrail devletine silah satışları, akaryakıt sevkiyatları durmuyor.
Ekranda bağırıyorlar Filistin halkı yanınızdayız diye, oysa o esnada gemileri İsrail limanlarına yanaşıyor.
Ekranda bir an önce yaşananlara son verilmesi isteniyor, sokaklarında ise Filistin ile dayanışma içinde olduklarını göstermek isteyen insanlara, kendi kolluk kuvvetleri saldırıyor…
İnsanlığın devletlerden, şirket kasalarına giren paradan daha önemli olduğunu unutuyorlar.
Unutuyorlar 2. Dünya Savaşı’nda Yahudiler’i güvenli alanlara göndermek için hayatlarını tehlikeye atan insanları, direniş örgütlerini.
Nazilerin, tüm vahşi yok etme politikalarına rağmen direnen insanlığı.
Unutuyorlar 2. Dünya Savaşı’nda direnen gençlerini ve o direnen gençlerden bugün nasıl PR yaptıklarını.
Anna Franklar’ı saklayan Miep Gies’in filmini yapıyorlar film platformları için.
Ve İsrail bin yıllık şarkısının son mısrasında dediği “Kurda dönüşüyor.”
”Bu yıl, benim değişen.
Eskiden uysal bir kuzuydum,
Sonra bir kaplan oldum
Ve vahşi bir kurt.”
İnsanlığımız kuzudan kurda dönmeden Filistin ve dünyanın herhangi bir yerindeki katliamcı zihniyete dur deyin…